benim en büyük aşk hikayem..

Benim bugüne kadar gördüğüm en büyük aşktan bahsedeceğim size. Bu hikayenin kahramanı değilim ama ufak bir yerinde varım bende. Bu aşkın kahramanları babasını ve annesini hiç tanımamış. Doğmadan yetim kalmış, doğduktan kısa bir süre sonra da annesini kaybetmiş bir öksüz olan dedem ve babası önemli Avşar Beylerinden olan anneannem. 

Annesini ve babasını kaybeden dedem, baba tarafından amcalarının yanında büyüyor 7 yaşına kadar. Ceyhan ilçesinde bir Çeçen köyünde geçiyor zamanı 7 yıl, arada anneannesinin ve anne akrabalarının yanına geliyor Kozan'ın eskiden Kurtoğlu Çiftliği olan Kurtoğlu köyüne ama anneannemle karşılaşsa da aklına düşmüyor daha o yıllarda aklına sevda türküsü söylemek. 
Ben onların yalancısıyım. Dedem 7 yaşında yaz boyu anneannesiyle kalmaya geldiğinde bu köye yani artık daha fazla karşılaşma ihtimalleri olduğunda görmüş anneannemi. Ha bir de akrabalıklar da kurulu aralarında anneannemin dayısıyla dedemin halası evli mesela ama bilmemişler birbirlerini fazla (Böyle der hep bizim Hanımağa). Neyse ne diyordum, işte dedem o yaz geldiğinde görmüş anneannemi. Rahmetlim hep derdi ki. " İşte kızım ilk gördüğüm zaman sevdim ben anneanneni. O zaman aşık oldum.". Tabi o zaman kızlar dikiş nakış öğrenirken erkeklerin av yapma, çifçilik öğrenme zamanları, bizimkiler fazla konuşamamış, görüşememişler. Yaz bitimi dedem Ceyhan'a gideceği günün sabahı çekmiş anneannemi bir köşeye; "Ben Ceyhan'a gideceğim ama dönünce seninle evleneceğim. Beni bekle olur mu?" demiş. Sonra cevabı bile duyamadan dönmüş Ceyhan'a. Anneannem söz vermiş "Bekleyeceğim. Yıllar da geçse bekleyeceğim." demiş içinden kendi kendine. 

Dedem sevdalanmış ya artık kim tutabilir onu sevdiğinden ayrı. Evlenene kadar mektuplar yazmış gizli gizli ulaştırmış anneanneme. O zamanlar Ceyhan Nehri de dedem gibi, durmaz akar taşar, sel olur sürüklermiş peşinde; evleri, insanları. Kimse Ceyhan Nehri'nin de karşısında duramazmış, dedem hariç. Dedem sevdasından mı gelen bilinmez bir cesaretle atarmış giysilerini bir poşete girer yüzerek geçermiş o deli nehri. Böyle böyle yıllar geçmiş. Anneannem güzel bir genç kız olmuş, dedem yağız bir delikanlı. Bir de anneannem dikiş-nakış işlerinde hayli marifetli olunca Bey Kızı şöyle güzel, söyle dikiş yapar diye ünü almış tüm Adana'yı. Anneannemi de bir korku almış. Ya sevdiğimden önce isterde babam verirse beni diye yanıp tutuşur olmuş korkudan. Dedemden bir haber de gelmiyor. Hali fena yani.



Bir sabah kahvaltı sofrasında korktuğu olmuş. Adana'nın bilinen ailelerinden biri haber salmış. Babası da "Yarın gelecekler bir gör oğlanı. Ben bilirim ailesini, mutlu eder seni." diyince, kalktığı gibi sofradan odasına kapatmış kendini. Ama aynı zamanda da akıllı bir kadın. Hemen mektup yazmış dedeme bildirmiş olayı. Haberi alan dedem durur mu peki ? Atladığı gibi atına ( o zamanlar araba ne gezer ?) Kozan da almış soluğu. Hemen kendi dedesinin Pehlivan Ali'nin karşısına çıkmış. "Hazırlanın akşam sevdiğim kızı istemeye gideceğiz." diye durmuş karşısında.
Bakmış dedesi işi aceleye getirmek istiyor. Akşam namazında dikilmiş tekrar karşısına, bu sefer elinde bir tüfek. "Ya bugün bana sevdiğimi istersin ya da ben burda seni vururum." diyince dedesi de anlamış sevdadan gözü başka birini görmeyen dedemi. Hemen haber salınmış anneannemlere, evde bir telaş kopmuş gitmiş. Anneannemler de durum daha fena, haberi alan anneannem heyecandan konuşamıyor, ailesi ise şaşkınlıktan. 7 yaşında verdikleri sözle, içlerinde ki sevgiyle kavuşmuşlar. Nehirlerin de karşısında durmuşlar, zorluklarında.. Ama birbirlerinin hiç karşısında durmadılar.
 Evliliklerine ilki kız, beş evlat daha ortak ettiler. Sonra bir sürü torun tabi ki.. 


 Birbirleriyle didişseler de bir türlü ayrı kalamazlardı. Birbirlerine özgü sevgi sözleri vardı hep, öyle hitap ettiler birbirlerine. Dedem lenf kanserine yakalanıp doktor geç kalınmış dediğinde bile yıkılmadı anneannem. "Biliyorum dedi. O beni bırakamaz.". Hep yanında oldu dedemin. Elini hiç bırakmadı. Ve dedem kurtulamadı onları ayıran ölümden ama o ölüm gününe kadar her bir salisesini bile anneannem için yaşadı, evlatları için yaşadı ve biz torunları için yaşadı.Ve son anına kadar anneannemi sevdi, saçlarını kokladı. En önemlisi de anneanneme yaşama tek başına devam etme cesaretini verdi. "Evlatlarım ve torunlarım sana emanet anlamım." diyerek. 

Gördüğüm En Yüce Aşk Adamı Dedemdi benim. Nurlar içinde uyusun..







Yorumlar