Kayıtlar

Ölüm ansızın gelmez, insan beklemeyi unutur.

Bu yazıda çok tehlikeli bir şeyden bahsedeceğim. Karanlığın en koyu tonundan, benden. Bir şekilde beni seven her insanı buna pişman eden biriyim. Pamuk prenseste ki kötü kraliçe gibi kalpleri yerinden söküp sonra onları afiyetle yiyorum. Kırıldığım zaman beni kıran kişi kim olursa olsun onu paramparça ediyorum ve kendi kurtlarımın önüne atıyorum. İtiraf etmeliyim ki bundan çok büyük zevk alıyorum. Sevdiğim insanın, sevmediğim insanın zarar görmesi, kendinden vazgeçmesi, parça parça olması bana büyük bir zevk veriyor. Melek yüzlü bir şeytanım tamamen.  Bir kere beni sevdiniz mi ? Ah işte şimdi yandınız. Çünkü sizi çeşitli işkenceler bekliyor. Kurtulamayacağınız bir lanet var artık peşinizde. Bugün'ün Laneti.

Kendi eserimizdir hayal kırıklıkları...

Resim
 Sana kırgınım, kızgınım.. Kısa bir an için mutlu etmek için söylediğin o büyük yalanlar içinde boğuluyorum ben. Açıklanınca yalan olduğunu anladığım, kandırıldığımı gördüğüm her yalan beni daha fazla içine çekiyor. Ben artık istemiyorum, mutlu rolü yapmaktan yoruldum. Her şeyde bir yalan bulmaktan sıkıldım artık. Yalanları toplamak çok zor geliyor bana. Toplanıp tekrar başarabilmek çok zor geliyor. Zorlanıyorum artık inanmaktan, her adımda yeni bir duvara çarpmaktan zedelendi ruhum. Güvenimden geri kalanları bulamıyorum, yaptıklarını telafi edemiyorum. Ben içimde seni affedemiyorum, ben artık dışımda da seni affedemiyorum. Affetme yetimi kaybetmiş olabilir miyim ? Affedebilmeyi bilmeyen bir insan nasıl devam edebilir ki yaşamaya. Son zamanlarda duyduklarıma nasıl inanacağımı bilmiyorum. Nasıl toplayacağımı bilmiyorum. Seni affetmeyi başaramıyorum. Olanlardan sonra ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Sadece kalbime batan hayal kırıkları kaldı ve canımı acıtıyorlar.    Aylar sonra dön

Nasıl Işınlanıyorum ? Işınlanma nasıl yapılır? (Bölüm 1)

Resim
 Depresyon ile geçen hayatıma hoşgeldin okuyucum. Belki sıkılacaksın ve gideceksin biliyorum hatta eminim sıkılacağından çünkü kimse kimsenin acılarını okumak istemiyor. Ben bile kendi acılarımı yazmak istemiyorum. Kendime bir dünya kurdum. Hayır yanlış oldu bu söz. Kendimi bambaşka bir evrene ışınladım. Evet ışınlanmayı buldum. Tek koşul delirmekmiş. İnsan delirince her yere ışınlanabiliyormuş. Şimdi biraz da geldiğim bu yerden bahsetmek istiyorum sizlere. Buraya nasıl geldim bilmiyorum. Bir gün normal bir Dünya zamanında Ağ Teknolojileri dersindeydim. Bir an ayaklarımın yerden kesildiğini ve artık sıra ve masanın olmadığını farkettim, bunlar sadece saniyelik zaman dilimleriydi ve çok hızlı gerçekleşiyordu. Kendime geldiğim an olduğum yerin sınıf değil kedilerle dolu bir orman olduğunu farkettim. Beni farkeden bir kaç kedi hemen yanıma koşturdu ve yerden kalkmama yardım ettikten sonra bana hemen sorular sormaya başladı. Kimdim ? Nereden geliyordum ? ve Nasıl buraya gelebilmiştim?

benim en büyük aşk hikayem..

Resim
Benim bugüne kadar gördüğüm en büyük aşktan bahsedeceğim size. Bu hikayenin kahramanı değilim ama ufak bir yerinde varım bende. Bu aşkın kahramanları babasını ve annesini hiç tanımamış. Doğmadan yetim kalmış, doğduktan kısa bir süre sonra da annesini kaybetmiş bir öksüz olan dedem ve babası önemli Avşar Beylerinden olan anneannem.  Annesini ve babasını kaybeden dedem, baba tarafından amcalarının yanında büyüyor 7 yaşına kadar. Ceyhan ilçesinde bir Çeçen köyünde geçiyor zamanı 7 yıl, arada anneannesinin ve anne akrabalarının yanına geliyor Kozan'ın eskiden Kurtoğlu Çiftliği olan Kurtoğlu köyüne ama anneannemle karşılaşsa da aklına düşmüyor daha o yıllarda aklına sevda türküsü söylemek.  Ben onların yalancısıyım. Dedem 7 yaşında yaz boyu anneannesiyle kalmaya geldiğinde bu köye yani artık daha fazla karşılaşma ihtimalleri olduğunda görmüş anneannemi. Ha bir de akrabalıklar da kurulu aralarında anneannemin dayısıyla dedemin halası evli mesela ama bilmemişler birbirler

ondokuzhaziransadece

Ateşten gömlek giydim. Acının o kavurucu dünyasına attım adımımı ve yaktım kendimi, seninle birlikte yaktım. Kendimi alevler içinde bıraktım da koştum. Kaçamadım yine düştü dillere yangınlar. Düştüm defalarca da kalkarım dedim devam ettim. Her yanım yara bere kalktım o kuyulardan.  Kanım aka aka devam ettim, dikenler battı kalbime yine durma dedim. Hadi kalkabilirsin, devam edebilirsin.  Durma!  Acıyorsa canım sakın sarma yaralarını!  Zaman yok sarmaya, bırak aksın ömür çizgilerine, Kırmızıya boyayalım dünyayı. Ben hayatımı bir çift göze feda ettim. Beni oraya gömün dedim. Mezarım olsun onlar ama onlarda can bulayım. Devam etmek önemli değil mi? Sonunda herkes ölecekken devam edebilmek önemli. Biliyorum. Değerim yok, etten ve kemikten bir maddeyim sadece. Ben durduğum zaman biri kaldığım yerden devam ettirmeyecek bu oyunu. Bu acı kentinde prenseste benim ejderha da, ben hem esirim hem esreden kötülük. Acıyor! İnan bana çok acıyor. Kendimi kaybediyorum acı

Evet o şarkı benim tüm yaralarımı ezbere biliyor

Kırılmadık hiçbir yanım kalmadi artik. Benim canim acımıyor, benim beynim uyuştu, benim kalbim kurudu. Sen yanimdan vurdun beni. Sağım solum kalmadı. Önümü goremez oldum, ardımda düşmanca iğneler... Çok yorgunum adam.  Kollarinda uyumaya geldim be. Beni öldür diye gelmedim ki hem. Gelirken zaten ölüyordum ben be adam. Zaten kırık döküktüm sana gelirken, yaralarimi sar istedim. Yara ol demedim. Yeni yara açarken biraz acı istedim bana, kıyama istedim.  Ben istedikçe sen benden götürdün.  Ben yalvardıkca sen kendini yücelttin.  Ben kalmıyorum ama benden geriye birşey kalmıyor.  Eriyorum ben yavaş yavaş sen görmüyorsun.  Acıyorum, açılıyor acıyla sardiklarim.  Yeter be adam !  Sende vicdan yok mu hiç.  Merhametin kalmadı mı?  Yeter be adam sevdikçe yeter..

Hayalleri olanlar önce görür ölümü..

Resim
Şimdi sizin için bayağı bir geçmişe gideceğim, 6 yaşıma… Yolda dayak yemiş bir köpek gördüğüm zaman karar vermiştim mesleğime, ben büyüyünce veteriner olacaktım. Anneme dönüp ‘’ Anne ben hayvan doktoru olmak istiyorum.’’ Dediğim an başladı bende ki yangın… Zaten hep hayvanlarla iç içe bir yaşamı severdim. İlk kelimesi bile tedi olan biriyim. Annem o zamanlar bir şey demedi. Ve ben hayvanlara olan aşkımla büyüttüm mesleğimi içimde. Lise bitti ve sınav sonucunda Dicle Veteriner Fakültesine yerleştim. İşte o gün benim hayatımda en mutlu gündü. Hayalim benim olmuştu. 6 yaşında ki Kızıl içeride bir yerde dans ediyordu. Mutluydum, istediğimi almıştım. Ama Diyarbakır bildiğiniz gibi beni çok yordu. Puanım Ankara’ya yetmesine rağmen aile baskısıyla mimarlık okumaya gönderildim ama içimde ki yangın hiç dinmedi ve ben yazları veteriner yanına gitmeye başladım. Yapamadım mesleğimsiz, bıraktım mimarlığı ve yeniden girdim sınava… Bu sefer veterinerlik yazarsam gidemeyeceğimi biliyordum