Kayıtlar

Nisan, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayalleri olanlar önce görür ölümü..

Resim
Şimdi sizin için bayağı bir geçmişe gideceğim, 6 yaşıma… Yolda dayak yemiş bir köpek gördüğüm zaman karar vermiştim mesleğime, ben büyüyünce veteriner olacaktım. Anneme dönüp ‘’ Anne ben hayvan doktoru olmak istiyorum.’’ Dediğim an başladı bende ki yangın… Zaten hep hayvanlarla iç içe bir yaşamı severdim. İlk kelimesi bile tedi olan biriyim. Annem o zamanlar bir şey demedi. Ve ben hayvanlara olan aşkımla büyüttüm mesleğimi içimde. Lise bitti ve sınav sonucunda Dicle Veteriner Fakültesine yerleştim. İşte o gün benim hayatımda en mutlu gündü. Hayalim benim olmuştu. 6 yaşında ki Kızıl içeride bir yerde dans ediyordu. Mutluydum, istediğimi almıştım. Ama Diyarbakır bildiğiniz gibi beni çok yordu. Puanım Ankara’ya yetmesine rağmen aile baskısıyla mimarlık okumaya gönderildim ama içimde ki yangın hiç dinmedi ve ben yazları veteriner yanına gitmeye başladım. Yapamadım mesleğimsiz, bıraktım mimarlığı ve yeniden girdim sınava… Bu sefer veterinerlik yazarsam gidemeyeceğimi biliyordum

Kalbim sensiz kaldı..

Resim
İnsanların arasında yalnızlığımla kayboluyorum. Herkes mutluyken ben mutsuzluğumla baş başayım. Buna sebep olan tek kişi de benim ya en çok o zor. Yarın hayatımın en önemli derslerinden birinin sınavı var algoritma ve ben sınavı bile takamıyorum. Sanki hayatın içerisinde bir yerde kaybolmuş kalmışım ve kimse beni bulamıyor, sesim kimseye ulaşmıyor. Korkuyorum yeniden sevmekten, korkuyorum yeniden kaybetmekten.  Hayatıma neler yaptın Ankaralım… Ne seninle ne de sensiz yapabiliyorum. Sen olmayınca başka kimsenin olmasına gerek kalmıyor gibi… Beni Ankara’ya bağlayan artık sadece geçmiş olacak. Bir daha İstanbul’da erguvanlar aynı kokmayacak, papatyalar bile küsecek bana biliyorum. Bugün Fenerbahçe maçını izle demişsin. Yanında ben varmışım gibi izle o maçı... Senin olmadığın bir yerde, ayak izin olmayan bir şehir de nasıl maç izleyeceğim yine. Nasıl Fenerbahçe gol atınca sırf senin gözlerin parlıyor diye sevineceğim. Senin izlemeyeceğin bir maçı ben nasıl izleyeceğim. Kokun olmadan n

beni affet bazen gitmek gerek..

Hayatını alt üst etmeye niyetli bir insanım işte. Öylece hayatımı bok edebilecek yapıya sahibim. Kendimi parçalara ayırmak istiyorum hatta. Paramparça etmek istiyorum. Sen sustukça ben kendimi öldürmek istiyorum demek geliyor içimden ama en iyi yaptığım şeyi yapıyorum ve susuyorum. Susmak bazen en kolay yol gibi geliyor bana. Hatta en kolayı susmak oluyor. Senin gibi bende susuyorum. Bir gün gelecek burada seni anlatacağım biliyorum… Seni başkasının olarak anlatacağım ama. Bunu yapmak bana acı verse de senin mutluluğunda bir harflerde ifade bulacak, mutsuz olduğunda yanında olamayacağım için özür dilerim. Mutlu olduğunda da yanında olamayacağım zaten bunun içinde şimdiden özür dilerim. Bir gün beni öldürse de seni sevdiğin insanla izleyeceğim.. Şimdiden affet beni..

Ben seni işgal edemem teslim olurum.. Ben ateşim sen su, sende boğulurum..

Resim
Ait olamamak hiçbir yere… Belki de benim tek sorunum budur.. Ama insan zaten doğduğu yere ait değildir ki, büyüdüğü yere de ait değildir. İnsan hep olmak isteyip de olamadığı yere ait değil midir? Ben nereye aitim peki? Ben neden hep yollardayım da kendimi bir yerde tam bulamıyorum… İstanbul bile beni büyülemiyor artık hatta Ankara’ya bile ait olduğumu düşünemiyorum artık. Bu benim mutsuzluk hikâyem yine Ankaralıyla son bulacak ve ikimizden birini öldürecek bir hikâye sadece… Birimizden biri pes edinceye kadar sürecek bir savaşın hikâyesi bu. Bir kitap arkası gibi oldu ama benim hayatım sanki kamyon arkası yazıları gibi. Dünya’ya bok olarak gelecekmişim de sanki son anda insan olmuşum gibi bir hayat bu. Herkesi sigara yakmaya davet ediyorum şu an ama içmeye değil. Orda öylece yanışını izleyin.. İzlediniz mi ? İşte ben o sigarayım.. Yavaş yavaş alevler ve dumanlar içinde kalan kız… Kendi de alev olan, ateş olan insan. Bir tek onu yakamıyorum. Hayır Ank